fill in the blanks



Asla doldurulamayacak boşluklarımız var. Mutlu taklidi yaparken bize mağrur gülümseyen irili ufaklı daireler içimizde. Acımaz, kanamaz, yalnız elini atsan boşluk hissi, sokulsan temiz hava. Köprücük kemiğinle omzun arasındaki çene şeklindeki boşluk, o kadından; ötekinin burnu o yokluğa küçük gelecek.

Yalnız bu coğrafyada nefes alıp verirken bile her gün yeni bir boşluğa gebe ruhlarımız.

İlk kez gittikleri şehirlerde ölürken oğulları, her öğlen başka bir anne sol yanını gömüyor bu ülkede. O gecekondu evinin bahçesinden yükselen sesinde babanın, farkındalık değil avuntu var. Baba söyledikçe, Sağ oluyor bu vatan. Sokaklarda otuz yedi yerinden aldığı bıçak darbesiyle kocasının elinde can veriyor kadınlar; siyasilerin olayı şiddetle kınamasıyla haber bülteni sona eriyor. Kumandanın tek tuşuyla; yılın en iyi çıkış yapan pop şarkıcısı, içi boşalan insanlığımız için söylüyor.

                                                          ****
Her geçen gün, biraz masumiyetimizden, biraz vicdanımızdan veriyoruz. Soruları çalınmış sınavlarda geleceğimizi ve renklerimizi yitiriyoruz. Maviyi ve diğerlerini. Sevdiğimiz omuzlarda çene şeklinde boşluklar bırakıyoruz, ellerimizde köprücük kemikleri, lades oynuyoruz hayatla. Birbiri ardına eklenen küçük büyük sevgili boşluklarım, ne varsa yitirilen; beni yenemezsin dünya,

Aklımda!


Vitrindeki Van Gogh

Kötü bir rüya gördüğümü söylediğimde, “Sus, sakın kimseye anlatma. Suya anlat. Akıp gitsin” derdi anneannem. Ben de koşa koşa bahçedeki ta...