Bazı şeyler var, yazamıyorum.

-havalar bozdu, camı pencereyi kapatmak lazım. üşütüyor.

moments in movements

                            


Bir şehre, o şehrin insanlarının arasına, eve, odaya, işe yerleşmen zaman alır. Bunların ardına iyelik eki takamazsın uzunca süre. İyelik ekleri aidiyet belirtir ve fakat, sana ait oldukları; maddi bir gerçektir yalnız, maneviyatında aidiyetini sorgular, uzunca süre bulamazsın. 'Taşınma'ları böyle havada asılı kalmış ruh halleri izler ve sen o -im ekini aslında hangi şehrin, hangi ev ve hangi ön adın ardına takman gerektiğinin cevabını uzunca bir süre bulamazsın.

Aslında, yeni olan herşeyi sevdim ben ve derhal eskittim. 

Evet, beğenerek aldığım bütün kıyafetleri o günün akşamına giymek istedim. Ayıp olmasın diye giymemezlik yapmadım hiç. Çocukken de öyle tuttururdum illa giyecem diye, annem giydirmez, bayramlara saklardı. Büyüdüğüme yalnız bu sebepten ötürü sevinmiş olabilirim. 
Fakat büyüdükçe kavramların içleri anlamsızca doluveriyor. Örneğin; 'yeni' ; tüm çekiciliğine rağmen; 'eski'nin yitirilişini çağrıştırıyor. Arkasından 'alışmak' geliyor, ve süreç; popüler deyimle 'adaptasyon süreci'. 
O kadar da önemli değil, insan zaten alışmaya programlı bir varlık. Hatırlayarak vicdanlarımızın sırtını sıvazlıyoruz. O şarkı çaldığında susup dinlemezsek,  masadaki bardağa gözlerimizi dikip, camında hatıralarımızı görmezsek rahatsız oluyoruz. Belki de unutmamız, unutulma ihtimalimizi akla getiriyor ve insan, korkar  unutulmaktan. Unutulmak bizi herkes yapar ve hiç kimse, herkes olmaktan hoşlanmaz. 
Çünkü ara sıra birileri girer hayatımıza,bizi özel olduğumuza inandırır ve gider.
Onlar gittikten sonra da biz inanmaya devam ederiz, aksinin ispatından pek haz etmeyiz.

bugün, tam yirmiiki kez iç çektim, altı fincan kahve ve onsekiz dal sigara içtim. Dört kere 'keşke', bir kere 'iyi ki', oniki kere "anti oksidan" dedim.Yürürken üç kişiye boş boş, bir kişiye ters ters baktım. İşyerindeki çekmecemde bir paket jelibon buldum, dişlerimle çekip uzata uzata hepsini bitirdim. Bir sürü sorular sordum yine içimden.

*
-adaptasyon süreci diye birşey yoktur. iyelik eklerini gittiği yere götürebilenler ve başkasının cebinde ya da paspasın altında unutanlar vardır.

*
-hayat böyledir ama. Bi bakarsın kabukların kaşınmaya başlamış.

Vitrindeki Van Gogh

Kötü bir rüya gördüğümü söylediğimde, “Sus, sakın kimseye anlatma. Suya anlat. Akıp gitsin” derdi anneannem. Ben de koşa koşa bahçedeki ta...