Rakı, hormonlar ve pek tabii pamuk prenses.

                               


Şimdi, dedi kadınlardan sarışın olmayanı, 'Burada bile, karşımızdakine kadeh kaldırırken aklımızdakine mi içeceğiz?'
İnce parmaklarıyla kadehini kavradı diğeri, dirseğini masaya dayayıp kadeh tutan el bileğini serbest bırakarak bardağın kıçıyla vurdu: Sana içecek olsam, karşımda işin ne? Rakı kızım bu, meyve kokteyli değil.

Kadınlar, birbirlerinin geçmişlerini dinlerken, kendi yara izlerine dokunur. Kendisini yaraları ile yüzleştiren kadınlarla samimiyet kurar ve kendi nazarlarında diğerleri küçümsenmeye mahkumdur.

Sezen çaldı.
Sezen'in politik duruşunu eleştirecek oldu sarışın olanı; koy, dedi rahvan gitsin. Tükeneceğiz var mı listede dayı?
"Bir tek o var, açayım mı?" dedi dayı.
"yetmez ama evet" dedi sarışın olmayan.

Dayı güldü, Neşet Ertaş açtı. Ahirim sensin.

"Şimdi ben sana anlatırım. Sana anlatırmış gibi yapıp uzaklara konuşurum. Duyuracakmış gibi konuşurum. Öyle içimin ta derininden konuşurum ki mesafeler bükülür, duyururum. Sen sana anlatırım sanırsın, sesim uzaklarda yankılanır. Hani dedik ya, ne demiştik, ha, "Kadehim sana kalkar, aklımdakine içerim." Ama yok kanka. Ben bu gece sana içicem. Aşk dediğin ne ki hem. Bir kadın bir adam üç tane lanet olası hormon."

"hormonlara."

Şu hayatta ne çektiysem biyolojiden çektim.

"Yok bu iş biyolojiyle ilgili filan değil. Tamamen sosyolojik bir mesele.Örneğin sekiz yaşındayken bana sorsan, sana bacaklarımı kapatarak oturmanın seksen sekiz farklı çeşidini gösterebilirdim. Ama hayatın düşlediklerimi güzel bir tepsiyle önüme sunmayacağını, dahası çok yüksek bir zirvede ya da koca bir ejderhanın dişlerinin arasında olan o tepsiye ulaşmak için ben devlerle mücadele ederken, bir başkasının, hem de hiç hak etmeden parmaklarının ucunda süzüle süzüle alabileceğini çok sonra öğrendim. Adaleti öğretmediler. Çünkü hiç olmadı. Oyuncaklarımızla kafasına kafasına vurmaya çalıştığımız devden ilk ağır darbeyi aldığımız gün neyin ne olduğunu öğrendik. Kimsenin umrunda olmadı çünkü bacaklarımız örtülüydü."

"Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'in aslında bir para babasının gecelerini süslemek adına yazılmış pornografik bir hikaye olmasına; yedi cücelerin isimlerinin Dante'nin İlahi Komedya'sında cennete giden yolda arınılması gereken yedi ölümcül günahın isimleri olmasına ne diyorsun? Kızım ben hep pamuk prensestim tamam mı o masalı dinlerken. Yedi cüceler sinir bozucuydu ama ben güzeldim. Prenses işte. Elma da elmaydı. Sevdiğim için ısırmıştım. Ne bileyim Adem'le Havva'nın yasak meyve mevzusunu. Akraba düğünlerinde taftalı elbiseleri giyince prenses oldum sanırdım mesela. Tarlatanın arkasına oturup önü burnumun ucuna kadar kalkmış vaziyette uyuyakalmışken rüyamda yine prensestim. Yakışıklı kuzenim bana naber prenses demişti çünkü. Diana güzel kadındı mesela ama onu bile görünce bu mu lan prenses dedim. Ben baya daha güzeldim geçenki düğünde."

"Prenses olmadığımı öğrendiğim gün çok pis dibe vurmuştum çok net hatırlıyorum."

"Adamın biri girer hayatına, seni inandığın masallardaki gibi prenses olduğuna inandırır, sonra gider."

"Düşünsene üzerinde taftalı elbisen yok ve prensessin. Olacak iş değil, böyle converselerle filan."

"Sonra gider."

"Prens de nekrofilyak zaten o masalda boşver."

"Biz burada masal taftalı elbise filan konuşuyoruz ya, hiç masal dinleyemeyecek olan kız çocukları ölüyor burnumuzun dibinde. Sonra başbakan bakanlar filan abuk subuk açıklamalar yapıyor bunun üzerine. Biz rakı içerken bir ilkokulun bahçesini bombalıyorlar. Sekiz yaşındaki bir kız çocuğu, kırk yaşındaki bir orospu çocuğu ile evleniyor bu gece, sonra iç organlarındaki yaralanmalardan ötürü ölüyor. Bütün bunlar sen rakını yudumlarken oluyor. Sen aşık olurken, için sızlayarak bir yastığı koklarken, reddettiğin adamın iltifatları egonu uçururken. Bu coğrafyada, aklımızı yitirmeden hayat sürebiliyorsak, bu ya yaradanın kudreti, ya da insanoğlunun büyük çelişkisi."

"Bence rakı da çok etkili."

"Ekim Devrimi'ndeki kahraman kadınları okumuştum onlar da etken."

"Gezi'deki Kırmızılı Kadın'a ne demeli?"

"O zaman rakının ve gökyüzünün ve iyi insanların beyazına, hepimizin hem yan karakter olup hem aşık olabildiği yeniden yazılabilen masallara, eli kadeh tutan kadınlara, John Lennon'a Imagine'i yazdıran inanca kardeşim."

"Hormonlara da kızma."

"Hormonları s..eveyim. Sana bi'şey olmasın.


                                                                                                 Ekim'2014, Kaş, Aphrodite Pansiyon.






Vitrindeki Van Gogh

Kötü bir rüya gördüğümü söylediğimde, “Sus, sakın kimseye anlatma. Suya anlat. Akıp gitsin” derdi anneannem. Ben de koşa koşa bahçedeki ta...