Sorular tükendiğinde, umut da tükenir. Sorular sormaktan vazgeçtiğimiz yerdeydik. Bu topraklara üzülerek bakmaktan da geçmiş, bu kadar haksızlığa, sömürüye, kısıtlanan yaşam alanlarımıza, birbiri ardına eklenen toplumsal yaralarımıza rağmen dili lal olmuş bu ülkeyi nasıl seveceğimizi bilemez hale gelmiştik. Bu ülkede, bu ülkeyi çok sevdiği için bedeller ödemiş insanların çocukları, torunlarıydık da, örselenerek uyuşturulmuştuk. Uyuşan yerlerimizden sevemiyorduk.

Önce bir karıncalanma oldu, sonra yavaş yavaş açılırken uyuşukluğumuz, hissetmeye başladık. İşte o an, 
hep beraber, bu ülkeyi,
acıyan yerlerimizden sevmeye başladık.

Yutkunduğumuzu sandığımız öfkelerimiz genzimizde yer etmiş, büyük bir gürültüyle haykırdık. Kökeninden, ırkından, tuttuğu takımdan, inancından, bir sürü sudan sebepten  nefret ettiğimizi sandığımız o adamın omzundan güç aldık, onunla daha güçlüydük, memnuniyetle anladık. Düştük, savrulduk, vurulduk, nefessiz kaldık, ama belki de hayatımızda ilk kez "direniyor"duk, ve bize aslında ne kuvvetli olduğumuzu hatırlatan bu eylemden feci bir haz aldık.

Bize hayatın içinde kendi kurdukları oyunlarda hayali mücadele alanları yarattılar. Başkalarının oyunları içinde birbirimizin seçilmiş düşmanları olduk. Silahlar seçtiler, kılığımıza, rengimize, uyruğumuza, heybetimize göre. Televizyon koltuğunda cehaletle kuşatıp, sınav salonlarına, stadlara, kampüslere, dağlara, meydanlara saldılar. Makamlarına yayılmış salya akıtarak izlerlerken...

Günlerden bir gün, kendini oyundan dışarı atabilen bir kaç güzel insanın peşinden, olması gerekene vardık.
Yeşille çıktık yola, çıktığımız yollarda kaybettiğimiz soruları bulduk. Bütün renkler olduk. 
Hırpalanmış yerlerimizde emeği geçenlere teşekkürler, birbirimizin yaralarını sararken çoğaldık.
Vurulmuş, susturulmuş, tutsak edilmiş, kanatılmış bir ülkenin yenilmişleriyken, işte böyle güzel çocuklar olduk.

Oyun kurucularınıza, minnetle...



Fotoğraf: Eser İnan Arslan




Vitrindeki Van Gogh

Kötü bir rüya gördüğümü söylediğimde, “Sus, sakın kimseye anlatma. Suya anlat. Akıp gitsin” derdi anneannem. Ben de koşa koşa bahçedeki ta...