Yazının zamanı olduğu gibi yeri de var.
İlk kez geldiğim bir şehirde, uğultuların arasında tüm gün yürürken bir sürü şey düşünüyorum.
Unutmamak için yazmaya oturuyorum. Nazım'ın da zamanında müdavimi olduğu mekanda küçük bir masa bulup kahve söylüyorum.
Vera'ya mı yazdı acaba, Piraye'ye mi burada; yoksa her sabah ilk sigarasını içip kalktı mı diye düşünüyorum.
Bulduğum bir saman kağıdı müsveddenin arka tarafına yazmaya başlıyorum ki, kağıt fısıldıyor:
Bu kitap bitti. Artık buraya yazmamalısın.
Yazdığın yer asla bir kağıt olmadı. Sözcüklerin doğacak yeri vardı.
Düşündüklerimi unutmaya yürüyorum bu kez.
Her adımda ölüyor sözcüklerim, ömürleri bir nefes.
OnDörtMayısİkiBinOnYedi
Viyana.