dolunayda insan olan kurt adam



Medyayı takip şeklimiz, sosyal ve siyasi duruşumuz hakkında ipuçları verir.


Eskiden benzer bir haber kanımızı dondurur, gözlerimizin dolmasına sebep olurken, bugün şöyle bir göz gezdirip magazinsel tarafı daha güçlü, algımıza daha çok hükmeden bir başka habere rahatlıkla atlayabiliyoruz artık. Güneydoğudan gelen kötü haberin başlığını okurken, gözümüz iphone5in teknolojik özelliklerine takılıyor. Bu bir bilinçaltı davranışı ve temellerinin atılışı takriben benim jenerasyonumun doğduğu yıllara denk geliyor.  


Bu sabah, uzun zamandır ilk kez, gazetede bir röportajı okurken, boğazımdaki düğüm, gözlerimde çözüldü. İçimde uyanan öfkeyi, koca bir hüzün, alaşağı etti.


Ayşe Arman'ın; Soner Yalçın'ın oğlu Aren ile yaptığı röportajı daha önce okumamıştım. Ülke siyaseti, iktidar sarhoşluğu, kodaman medya patronlarının siyasi/maddi ilişkileri, basın özgürlüğü... herşeyi bir yana bırakıp, babamın küçük kızı olarak okudum Aren'in yanıtlarını. 


Ayşe Arman soruyor; 

Babanla karşılıklı neler kaçırdınız?
"Bir sürü yeni çıkan sinema filmini." diyor Aren, ve başlıyor saymaya. 
"İzcilikte yapılan iki veli kampını...
Onun iki, benim de iki doğum günümü.
İki Babalar Günü’nü... 
Maçları izlemeyi...
Yaz tatillerini. Birlikte geçireceğimiz iki yazı kaçırdık. 
Babam bana cezaevi görüşünde bir hikâye fikri verdi. “Kurt Adam”ın tersini yazmak. Hikâyenin kahramanı kurt, normal hayatında sevimli bir kurt ama akşam dolunay çıktığında, insan olan bir katil. Bu hikâyeyi beraber yazacaktık. O olmadığı için, ben kendim başladım. O da düzeltecek. Kaçırdığımız daha bir sürü şey var... "

Karanlık, insan yaratılmışları, katile dönüştürür, Sevgili Aren. Baban ve onun gibilerinin aydınlığı ise gözlerini alır, bilmezler ki aklın aydınlığı cezaevi duvarlarını aşar, hücreleri, örümcek ağlarını ve gözlerimizin önündeki perdeyi.

Yine ilk günkü umudunu yitirme, karanlıkla katil olan kurtlar, bundan bin yıl önce de vardı, bizden sonra da olacak. Sen insanlara ışığınla şapkalarını göster, yeter. 
O insanlar da alsınlar şapkalarını önlerine koysunlar.
Çünkü bir milletin, bütün yetişkin bireylerinin topluca işlediği en büyük yüz kızartıcı suç;

umutsuz çocuklar yetiştirmektir.


Vitrindeki Van Gogh

Kötü bir rüya gördüğümü söylediğimde, “Sus, sakın kimseye anlatma. Suya anlat. Akıp gitsin” derdi anneannem. Ben de koşa koşa bahçedeki ta...