pencereme süperkahraman konsa mesela.


mini mini ve pencereye konmaya marifetli bir kuşu sınırlı melodisi eşliğinde anlatmaya çalışırken beş yaşındaki o mucize varlığa, bir tek küçük leke içermeyen masumiyetini ve sınırsız hayal gücünü, rüyalarında süper kahramanlar görüp onların varlığına bu kadar kendinden emin vaziyette inanmasını kıskandım. sonra düşündüm, insan ne ara bırakıyor süper kahramanlara inanmayı? ya da inanmakta ısrar edince kafa üstü çakılmamız tam olarak kaç yaşından gün almamıza denk geliyor? hem büyümemekte ısrarcı olup hem de büyük adam olma hevesine sahip olma durumu nasıl bir çelişki arz ediyor? büyük olma yolunda kilometre başına adamlığımızdan kaç kilo kaybediyoruz?

****

bugünlerde feci tepkiliyim hayata. sanki ne yapsam olmayacak gibi hissettirdiği için bana. bazen beni yarattığı şablon kişiliklerle aynı kalıba sokmayı becerebildiği için. artık canımın olmadık zamanlarda çilekli dondurma istememesine sebep olduğu için ve en kötüsü, her gülümseyişimi kendi geçmişimden bir hüzün tavlayacak sonra da onlardan gayri meşru bir huzursuzluk peydahlanacakmış hissiyatına beni bu denli sürüklediği için...

***

bu yazı bende yarım kalmış hissiyatı yarattı. hala gözeneklerimde birikmiş kelimeler var belki ağlasam bir parça tuzla birlikte dökülürler de, ağlarsam rüyama süper kahraman gelmez diye korkuyorum. ( ben hala annemin pembe yalanlarına kanıyorum.)

Hiç yorum yok:

Vitrindeki Van Gogh

Kötü bir rüya gördüğümü söylediğimde, “Sus, sakın kimseye anlatma. Suya anlat. Akıp gitsin” derdi anneannem. Ben de koşa koşa bahçedeki ta...